30.06.2014 Saat 18:30'da Vespa'yı teslim etmemiz gerektiği için güne erken başlıyoruz. İlk durağımız Termini'ye 25 km uzaklıktaki Castel Romano Outlet. Burası Roma'nın en büyük outleti ve içinde çok sayıda marka bulunuyor. Vespa'mızla yavaş yavaş ilerliyoruz. Manzara bir hayli güzel. Gidiş yolu kesinlikle çok rahat. Tek problem, eğer siz de kendi aracınızla gidecekseniz iyi bir GPS'in sizi yönlendirdiğine emin olun. Zira bizim gibi bir noktadan sonra şansınızı yoldaki tabelalara bırakırsanız işiniz çok zor çünkü Roma'da yönlendirici tabela bulmak neredeyse imkansız. Neyse, fazladan 10-15 dk dolandıktan sonra (yine de Roma'da kaybolmak bile zevkli) Castel Romano'ya ulaşıyoruz. Çok geniş bir alan üzerine kurulmuş olan outlet, içindeki kafeler ve mağazaların çeşitliliği ile bizi büyülüyor. Tabii bazı markaların indirimi euro-tl hesabı yapılınca pek indirim gibi olmasa da çok uygun fiyata alışveriş yapmanız da mümkün. Bizim buraya asıl geliş amacımız ise kendimize motor kaskı alabileceğimiz bir yer bulmak. İstanbul'da birkaç yeri gezmiş ve kasklar konusunda biraz fikir edinmiştik. Ama bizim asıl isteğimiz kasklarımızı Vespa'nın doğduğu şehir, Roma'dan almak. Sonunda içinde çok sayıda kask olan bir mağazaya giriyoruz. Diesel'in beğendiğimiz birkaç modelini buluyoruz ama istediğimiz renkler ve beden mevcut değil. Olanlar da içimize sinmiyor. Derken Efe, Hugo Boss'a giriyor. Etrafa bakınırken bir de ne görelim? Hugo Boss için özel tasarlanmış, çok şık bir kask. Efe kaskı taktığı anda ikimizde aşık oluyoruz. Ve hemen fiyatı da oldukça uygun olan bu kaskı Efe'ye alıyoruz. Ama fotoğrafı ben çektiriyorum :)
Efe yeni kaskıyla mutlu bir şekilde Vespa'ya atlıyor ve bir sonraki durağımız olan Villa Borghese'ye doğru yol alıyoruz. Burası çok büyük bir park. Biraz huzur bulmak ve doğanın tadını çıkarmak için mükemmel bir adres. Biz de kendimizi büyük bir ağacın altındaki banka atıyoruz ve biraz mola verip GoPro videolarımızı izliyoruz. Artık teslim saatine yaklaştığımız için bu keyfi burada noktalandırıyor ve Spagna bölgesine geri dönüyoruz. Elimize birer bira ve atıştırmalık bir şeyler alıp Fontana Di Trevi'nin orada bir mola daha veriyor ve Vespa'yı teslim ediyoruz. Artık biraz soluklanmak için eve dönme vakti. Evde Leo ile karşılaşıyoruz. Biraz muhabbet ettikten sonra bu akşam pizza yemek istediğimizi söylüyor ve önerebileceği bir yer olup olmadığını soruyoruz. Aldığımız cevap bizi biraz şaşırtıyor.
Leo, Roma'da pizza yenilecek en iyi semtlerden birinin San Lorenzo olduğunu, birçok Romalının sırf pizza için buraya geldiğini söylüyor. San Lorenzo bizi böylece ikinci kez mutlu ediyor. Özellikle tavsiye ettiği restoran ise evimize birkaç metre uzaklıktaki Formula 1. Leo'nun tavsiyesine uyup akşam yemeğimiz için soluğu Formula 1'de alıyoruz. Kendi şarapları ve tavsiye ettikleri birkaç aperatif ile başlangıç yapıyoruz. Özellikle kabak çiçeği dolmaları bir harika! İçini mozarella peyniri ile doldurup bir güzel kızartıyorlar. (Zucchini flowers dedikleri bu mezeyi daha sonra Positano'da da yiyeceğiz.) Sıra pizzaya geliyor. Tabii ki klasikten şaşmıyor, tercihimizi margheritadan yana yapıyoruz. İtalya'da pizzayı dilimleyip elinizde tutmanız mümkün değil. Sosu ve malzemesi o kadar bol ki resmen mest oluyoruz. Yanımıza İtalyan ve Polonyalı bir çift oturuyor. Çok geçmeden sohbete başlıyoruz. İtalyan çocuğa buradaki pizzayı nasıl bulduğunu soruyorum. Leo'nun söylediklerini o da doğruluyor.
Yemeğimizi ve şarabımızı bitirdikten sonra San Lorenzo'da kalıp meydana dağılmış gençlere katılmaya karar veriyoruz. Burası oldukça ilginç bir meydan. Çevredeki barlardan içkisini alan gençler kaldırımlarda oturup sohbet ediyorlar. Satıcılar ilgimizi çekiyor. Gençlere de bakarak, bu satıcıların gösterdiklerinden fazlasını sattıklarına kanaat getiriyoruz. Biz de kendimize birer Sprite alıp boş bulduğumuz yere oturuyor ve etraftaki insanları izlemeye başlıyoruz. İtalyanların Türklere benzediğini bir kez daha onaylıyoruz. Çok geçmeden de günü burada noktalıyor ve apartmanımızın kapısının önündeki gençlerden müsaade isteyip evimize çıkıyoruz. Yarın çok uzun bir gün olacağından biraz dinlenmemiz gerekiyor.
Efe yeni kaskıyla mutlu bir şekilde Vespa'ya atlıyor ve bir sonraki durağımız olan Villa Borghese'ye doğru yol alıyoruz. Burası çok büyük bir park. Biraz huzur bulmak ve doğanın tadını çıkarmak için mükemmel bir adres. Biz de kendimizi büyük bir ağacın altındaki banka atıyoruz ve biraz mola verip GoPro videolarımızı izliyoruz. Artık teslim saatine yaklaştığımız için bu keyfi burada noktalandırıyor ve Spagna bölgesine geri dönüyoruz. Elimize birer bira ve atıştırmalık bir şeyler alıp Fontana Di Trevi'nin orada bir mola daha veriyor ve Vespa'yı teslim ediyoruz. Artık biraz soluklanmak için eve dönme vakti. Evde Leo ile karşılaşıyoruz. Biraz muhabbet ettikten sonra bu akşam pizza yemek istediğimizi söylüyor ve önerebileceği bir yer olup olmadığını soruyoruz. Aldığımız cevap bizi biraz şaşırtıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder